New to site?


Login

Lost password? (X)

Already have an account?


Signup

(X)

[GİRİŞKENLİK değil GİRİŞİMCİLİK]

GİRİŞKENLİK değil GİRİŞİMCİLİK

Girişimcilik ekosisteminde birçok oyuncu bulunmakla ve sayıları da her geçen gün artmakla birlikte, yeni yeni oyuncuların sisteme girmesi konusunda bu dünya aslında oldukça cömert. Belki bunun için yurtdışındaki girişimcilik örneklerdeki gibi bir “evdeki garaj hikayesi”ne ihtiyacınız yok ancak, girişimci bir ruha sahip olmak ve üstün cesaret, olmazsa-olmazlarınız gibi görünüyor.

Günümüzde girişimciliğin zaman zaman girişkenlik ile karıştırıldığına ve sadece network alanında yapılan birtakım geliştirmelerle herhangi bir iş fikrinin rahatlıkla ete-kemiğe bürünebileceğine inanan bir grup var. Aslında bu grupta yer alanların en temel yanılgıları, girişkenlik ile girişimciliği birbirine karıştırmaları ve işin “ihtiyaç-fayda-değer” üçlemesini tamamen dışarıda tutmaları.

Yapılan bazı araştırmalara göre bir girişimin başarısızlığının ardındaki nedenler arasında finansal yetersizlikler, takım olamamak, kurucuların tam zamanlı olarak iş fikrinin içerisinde olamamaları veya buna benzer bazı temel yetersizlikler göze çarpmakta. Bu noktada şahsi düşüncem, pazar-ürün uyumunun çok uzağındaki ve MVP’si çok net ortaya konulmadan yola çıkılmış bu iş fikirlerinin bir süre sonra umulan verimi sağlayamayacağı daha aslında yolun henüz başında kendini gösteriyor.

Ülkemizde ve dünyada neredeyse iş fikrinden çıkarak girişimciliğe evrilen hikayelerin yaklaşık 9/10’unun, kuruluşlarından çok kısa bir zaman sonra “Ölüm Vadisi”ne düştüklerini üzülerek görmekteyiz. Belki de buralardan çıkaracağımız en temel ders, girişimci arkadaşların resmin bütününü maalesef görmeden bu zorlu yola çıkmaları ve sanki tüm dünya kucaklarını açmış onların iş fikirlerinin gelişini bekliyormuşçasına iş fikirlerine olan büyük aşkları… Bunun adına tutku demiyorum çünkü tutku ya da adanmışlık burada mutlaka olması gereken. Adına aşk diyorum çünkü, gözlerine perde inmişçesine finansı, satışı, pazarlamayı, ekip olmayı ve idareciliği ıskalamış birçok mühendis arkadaşın bu ciddi yolculukta konuyu sadece tekniğe bağlamış oldukları görüşündeyim.

Aynı zamanda bu ekosistemde Melek Yatırımcı şapkasına sahip birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, genellikle girişimciliğe soyunan ve tamamına yakını genç olan bazı kardeşlerimiz tüm yukarıdakilerin ötesinde yatırımcı sunumlarında empatinin oldukça uzağında kalıyorlar. Bir Melek Yatırımcının neleri görmek veya duymak isteyebileceğinin ötesinde, tamamen iş fikrinin teknik özelliklerine yoğunlaşıyorlar. Ürünümüzü ya da hizmetimizi kim alacak? Hangi fiyattan satacağız? Hangi pazarlama kanallarını kullanacağız? Finansallarımız (eğer varsa) bizi nereye kadar götürür? Tedarik sıkıntısı yaşar mıyız? Hangi müşteri segmentini hedeflemeliyiz? Temel ortaklarımız ve temel aktivitelerimiz neler olacak? gibi bazı soruları cevaplamadan yapılan bu sunum örnekleri karşı tarafta çok sakil duruyor, bilmenizi isterim.

Tekrar girişkenlik-girişimcilik ilişkimize dönecek olursak, network alanında kurulacak bağların çok değerli olduğunu ancak tek başına “ağ kurmanın” bu aşamada yeterli olmadığını görmekteyiz. İhtiyaç analizi tam olarak yapılmadan ve “biz ortaya çıkaralım nasılsa birilerinin dikkatini çekecektir” dürtüsü ile yola çıkılan iş fikirlerinin, kısa bir süre sonra başka bir iş fikrine dönüştüklerini ve yine dönüşmüş haliyle bile bu “bir ihtiyacı karşılama yaklaşımı”nın es geçildiğine üzülerek şahit olmaktayız.

Yaklaşık yedi yıl öncesine kadar profesyonel hayatın tam ortasında olan bir iş insanı olarak şunu itiraf etmeliyim ki, herkesin hayatının arta kalan kısmında mutlaka ama mutlaka girişimcilik tarafında en az bir denemede bulunması ve yeni denemelere de fırsat tanıyarak kafa yapısını bu yönde değiştirmesini şiddetle öneriyorum.

Henüz açılmamış kanatlarınızın genişliğinin ne siz farkındasınız, ne de girişimcilik ekosistemi…

Tüm zorluklarına rağmen, girişimcilik ruhu gibisi yok!

Sevgilerimle,

Tags:

    Related Posts