New to site?


Login

Lost password? (X)

Already have an account?


Signup

(X)

[Girişimcinin Kadın Hali]

Girişimcinin Kadın Hali

Girişimcinin kadını, erkeği olur mu?

Kadın doktor, kadın avukat, kadın polis, kadın fizikçi, kadın astronot, kadın doçent, kadın yönetmen, kadın ressam, kadın yazar…

Mesleklerin başına “kadın” vurgusunun düşülmesi, çoğu kişi için, sorgulanmamış bir dil alışkanlığından öteye geçmiyordur belki. Toplumsal düzeydeki bu tür bilinç dışı alışkanlıkları akşamdan sabaha değiştirmek de pek mümkün görünmüyor zaten. Ama meseleye düşünsel katkılar sunabiliriz.

Örneğin, hangi doktorun, fizikçinin ya da yazarın, mesleği sorulduğunda, “Ben kadın doktorum, kadın fizikçiyim, kadın yazarım” diye yanıt verdiğini sorabiliriz kendimize. Sonra da şunu saptayabiliriz: Demek ki, her mesleğin başına “kadın” vurgusunu not düşenler, buna ihtiyaç duyanlar, kadınların kendileri değil.

Ardından da şunu düşünebiliriz: Tıp kimin? Uzay kimin? Gökyüzü kimin? Adalet kimin? Sanat kimin? Kime ait oldukları kabul ediliyor? Mesleklerin başına getirilen “kadın” ayrımı, o alanlar sanki erkeğe aitmiş de, kadın da erkeğin hakkı olandan bir şeyler çalmaya niyetlenmiş gibi hissettirmiyor mu?

Mesleklerin de tıpkı dağlar, denizler gibi kendi cinsiyetleri yok. Ama bizler kadını erkeğe bir yana bırakıp “insan”a odaklanmakta ezeli bir zorluk çekiyoruz. Bugün “kadın girişimci” dememiz de aynı zorlanmanın sonucu. Nedeni ise açık: Kadınlara girişimcilik öykülerini yazacak alanı tam anlamıyla açamıyor ya da sağlayamıyoruz.

Girişimciliğin 18. yüzyılda Richard Cantillon tarafından yapılmış tanımına bir göz atalım: “Kâr elde etmek amacı ile işi organize eden ve işin riskini üstlenen kişi.” Bakın, bu tanımda, girişimciliğin bir cinsiyeti yok. Ekonomi bilimine göreyse üretim yapabilmek için emek yani iş gücüne, sermayeye, kaynağa ve girişimciye ihtiyaç var. Gördüğünüz gibi, üretimin de bir cinsiyeti yok.

O halde, bu tanımlardaki gereksinimleri erkeklerin mi daha iyi karşıladığı inancına sahibiz? O yüzden mi bizler bir cinsiyet biçiyoruz, cinsiyetsiz mesleklere, alanlara?

Girişimcinin başarılı olanının taşıdığı özelliklere bakalım o zaman: Lauren Amarante, “Bir milyon tane fikriniz olabilir, ancak onları hayata geçirmediğiniz sürece hepsi değersizdir” der. Gerçek girişimci, her gün aklına gelen bir yığın fikir içerisinden, ayakları yere basan, üzerinde çalıp sonuca varabileceği ve kendi öyküsünü yaratabileceği fikri hayata geçirendir. İşin sırrı, kişiden kişiye, işten işe ve işin yapılacağı zamana göre değişmekle beraber, uzmanların üzerinde anlaştığı bazı yetkinlikler ve değerler kişileri başarıya ulaştırmaktadır: Vizyon sahibi olmak. Öğrenme merakı. Başarı odaklı olmak. Cesaret edebilmek. Finansal okuryazarlığa sahip olmak. Risk alabilmek. Yenilikçi düşünebilmek. Kendine güvenmek. Problem çözebilmek. Hızlı düşünmek. Yükse motivasyona sahip olmak ve takım halinde çalışacaksa diğerlerinin de motivasyonunu yükseltebilmek. Zaman yönetimini bilmek. Çevresinde ve dünyada olup biteni takip edip yönelimleri, akımları hissedebilmek ve bunlara karşı hazırlıklı olabilmek. Lider yapılı olmak.

Sayılan bu karakter özelliklerinin de bir cinsiyeti yok. Ya da sayılan özellikler arasında “erkek olmak” da yok. Ama tıpkı meslekler gibi, bu karakter özelliklerini aslında hangi cinsiyete ait kabul ettiğimize göre işin rengi bulanıyor. Toplumsal-kültürel gelenekler, yargılar ve tutumlar kadının girişimciliği konusunda ülkeler arasında farklılığa yol açıyor. Cinsiyetlere biçilen farklı toplumsal ve ailesel roller, zaman zaman kadının önüne güçlü engeller çıkarıyor. Kadının ve erkeğin doğasından gelen farklılıklar, her iki cinsiyete de güçlü ve zayıf yönler atfederken, aynı zamanda girişimciliğe “çeken” ya da “iten” faktörleri de oluşturuyor. Örneğin kadınları girişimciliğe “iten” faktörlerin arasında cinsiyete dayalı ayırımcılık ve mobbing, girişimciliğe “çeken” faktörlerin içinde ise kendini gerçekleştirme ve çalışma hayatında özgür olabilme isteği gösteriliyor.

Günümüzde ne yazık ki iş dünyasında kadınların bilgilerinden, becerilerinden yani güçlü yanlarından yeterince faydalanılamıyor. Bu da bir sürü şeyle beraber, ekonominin yeterince ivme kazanamamasına da sebep oluyor. Fırsatı olsa, küçük bir destekle kendi işini kurmak isteyen ama nereden başlayacağını bilemeyen, hayalleri olan ama hayallerini gerçeğe dönüştüremeyen pek çok kadın var hâlâ. Kadınların tek işlerinin evde çocuklarına, eşine bakmak ve evle ilgilenmek olduğu inancı, onların iş dünyasında daha fazla yer almalarını engelliyor. İnsan haklarına saygılı, sürdürülebilir ekonominin oluştuğu adil toplumlara bu yüzden de kavuşamıyoruz. Kadınların iş dünyasında çalışanlarına daha fazla koçluk yaptığı, onları eğitim açısından desteklediği, çevresel değişikliklere daha kolay uyum sağladıkları, problem çözmede daha dikkatli ve yaratıcı oldukları bilinen, kabul görmüş özellikleri. Buna rağmen sonuç pek değişmiyor.

Oysa kadına sadece engel koymamak, hayallerini gerçekleştirmelerine müsaade etmek ve onları girişimciliği özendirmek bile, ülkelerin refahına, işsizlik oranlarının azalmasına, yenilikçi fikirlerin doğmasına, daha adaletli ve yaşanabilir bir dünya yaratılmasına katkı sağlayacaktır.

Tıpkı meslekler gibi hayatın, dünyanın da cinsiyeti yok. Aynı şekilde mutluluğun, adaletin, iyiliğin de. Cam duvarları yıkıp, çiçek bahçelerine farklı çiçekleri ekmenin zamanı çoktan gelmedi mi?

Tags:

    Related Posts